Kral Gılgamış’ı Anlamak-Gılgamış Destanı

0
2715

PSİKOLOJİK DANIŞMAN UĞUR KARAÜZÜM

Gılgamış destanı, adının da verildiği, Uruk şehrini yöneten Gılgamış’ın kahramanlıkları üzerine oluşturulmuş bir destandır. Günümüz dünyasına büyük bir ışık tutan destanda olaylar Fırat Nehri yakınlarında yani ilk yerleşim yeri olarak kabul görülen Mezopotamya bölgesinde geçmektedir. Destanda Sümer Uygarlığının sanat,mimari, çoktanrılı inanç, rahibeler, içkiler, eğlenceler, danslar, yıldızlara bakarak yön bulma(astronomi), tapınaklardaki hayvan figürleri ile birçok yönden zamanın ülkelerine göre ne kadar gelişmiş bir sisteme sahip olduğu anlaşılmaktadır. Uygarlığın ticaret ve süs eşyalarıyla ilgilendiği de görülmektedir. Destanda geçen, ilkel ve yabani toplukların, Uruk şehrine olan saldırılarıyla uygarlığa ait süs eşyalarının çalınması mücevher ve değerli taşların Sümerler’de önem kazandığını ortaya koymaktadır. Ticaret ile uğraşan uygarlıkta zenginlik ve bereketin ön planda olduğu belirtilmektedir. Müzik alanında lir adı verdikleri çalgılar rahibeler tarafından çalınmaktadır. Rahibelerin kıyafetleri, giyim konusunda estetiğin önemli olduğunu göstermektedir. Destanda birçok Tanrı bulunmaktadır. Güneş Tanrısı, Gök Tanrısı, Ölümsüzlük Tanrısı, Bilge Tanrı bu tanrılardan birkaç tanesidir. Tanrıların insan suretinde olması ve insanların tanrılarla iletişim kurabilmeleri Tanrılarının insanlar tarafından oluşturulduğu, bilgisini vermektedir. Kil tabletlere yazıldığı keşfedilen destan, Sümer uygarlığında yazı kültürünü değerini ortaya koymaktadır. Günümüzde yazının icadının Sümerler tarafından oluşturulduğu bilinmektedir.

Kral Gılgamış halkının mutluluğu ve refahı için büyük kahramanlıklarıyla bilinmektedir. Bedeninin büyük bir kısmı insan, geri kalan kısmı hayvan bedeninden oluşmaktadır. Güç ve zenginlik konusunda Uruk halkı tarafından hayranlıkla karşılanmaktadır. Kral Gılgamış büyük bir ün ve güce sahip olmasına rağmen derin bir yalnızlık yaşamaktadır. Kendi aklına, gücüne, fiziksel görünümüne denk biriyle karşılaşmamış olması Kral Gılgamış’ı çok üzmektedir. Avcının biri ormana avlanmak için gittiğinde farklı cins hayvanların arasında hayvan gibi görünen fakat sonradan insan olduğu anlaşılan bir yaratıkla karşılaşmıştır. Bu yaratığın, hayvanlarla birlikte nehre su içmek için gittiğini gözlemlemektedir. Avcının kurduğu tuzakları her seferinde büyük bir ustalıkla eksiksiz bozması, avcı için çok ilginç ve korkutucu gelmektedir. Avcıya merak konusu olan yaratık, daha sonra bir rahibe tarafından eğitilmiştir. Kırların Adamı anlamına gelen Enkidu ismi rahibe tarafından yaratığa verilmiştir. Enkidu, rahibenin çabaları ve eğitimleriyle hayvani davranışlarından kurtulup artık güçlü, yakışıklı ve eğitimli bir insana dönmüştür. Enkidu daha sonra Kral Gılgamış’ın yalnızlığını paylaşacak, ona sırdaş ve yoldaş olacak bir insan olmuştur. Ülkesindeki halkı mutlu ederek kahramanlık ve güç isteğini devam ettirmek isteyen Kral Gılgamış, Enkidu ile daha büyük kahramanlıklar gerçekleştirmiştir. Kimsenin girmeye cesaret edemediği, kötü bir canavar tarafından korunan ormana Kral Gılgamış ve Enkidu girmiş, alevleri ve ürkütücülüğüyle tüm insanların adını anmaktan çekindiği canavarı öldürmüşlerdir.

Kral Gılgamış’ın kahramanlıklarına yön veren rüyaları olmuştur. Rüyalarını çoğu zaman annesi ve yakın arkadaşı Enkidu yorumlamıştır. Rüyalar konusunda Sümer Uygarlığının büyük bir inanç geliştirdiği, görülmektedir. Destanda vurgulanan yedi sayısının uygarlık tarafından kutsal görüldüğü anlaşılmaktadır. Kral Gılgamış kahramanlıklarını duyan Tanrıça’ İstar tarafından evlenme teklifi almıştır. Bu teklifi kabul etmemesi Tanrıça İstar’ı çok öfkelendirmiştir. Gök Boğası’nı Kral Gılgamış ve Enkidu’nun üzerine salmştır. Gök Boğası’na karşı birlikte savaşan yoldaşlar boğayı öldürmüşlerdir. Bunun üzerine Tanrıça İstar, Enkidu’yu öldürerek, arkadaşı Kral Gılgamış’ı da Enkidu’suz bırakarak cezalandırmıştır. Enkidunun da oraya gönderildiği Yeraltı Dünyası ölülerin olduğu yer olarak belirtilmiştir. (Destanda ölen kişilerin iyi veya kötü olmaları fark etmeksizin karanlık ve kötü olan Yeraltı Dünyasına gönderilmeleri ilginç bulunmaktadır.) Yakın arkadaşının ölümü Kral Gılgamış’ta büyük bir yıkım, matem ve yas süreci başlatmıştır. Uruk şehrinde herkesin matem tutmasını ve büyük yasa katılmalarını istemektedir. Enkidu’nun ölmesi ve Yeraltı Dünyasının karanlıklarında bulunması Kral Gılgamış’ta büyük bir ölüm korkusu oluşturmuştur. Ölümsüzlüğe ulaşmak için uzun yolculuğa çıkarak Ölümsüzlük Tanrısı’na ulaşmıştır. Ölümsüzlük Tanrısı’nın nasıl ölümsüz olduğunu merak etmektedir. Ölümsüzlük Tanrısı, uzun yıllar önce Tanrıların toplandığı ve tüm ülkeyi yakmak istediğini söylemiştir. Bilge Tanrı’nın bir gemi oluşturup, denize açılmasıyla ülkedeki yıkımdan kurtulacağını söylemesi üzerine altı gece yedi gün boyunca gemiyle seyahat etmiştir. Gemi 7 gün sonra destanda adı geçen Nızır Dağı’na ulaştığı belirtilmiştir .Destanda bahsedilen gemi günümüzde Nuh’un gemisinden bahsettiği şeklinde yorumlanmaktadır. Destan’da Nızır Dağı olarak adı geçen dağ günümüzde Cudi Dağı olarak kimi kesimler tarafından kabul edilmektedir. Bu olaya Tufan adı verilmektedir. Ölümsüzlük Tanrısı Utanapiştim, bu seyahat sonrasında ölümsüz olduğunu fakat kendisinin ölümsüz olamayacağını Kral Gılgamış’a bildirmiştir. Kral Gılgamış’ı ölümsüz yapamayacağını fakat isterse gençlik otunu verebileceğini belirtmiştir. Bunu kabul eden Kral Gılgamış, tekrar ülkesine geri dönmek istemiştir. Kendisinin genç olaraktan ölümden uzaklaşacağını fakat etrafındaki insanların yaşlı olmasından dolayı mutsuz olacağını düşünmektedir. Değer verdiği insanlara da ottan yedirerek onları da genç kalmasını istemiştir. Nehirde yıkanırken bir su yılanın otu yemesiyle hayal kırıklığına uğramıştır. Ülkesine çaresiz geri dönmek zorunda kalmıştır. Ülkesine dönünce geçmişindeki kahramanlıkları hatırlamıştır. Bundan dolayı kendisinde yeni bir güç ve canlılık hissetmiştir. Ölüme karşı geçmişini bir kalkan olarak kullanmıştır.

Destan genel olarak uygarlığın sosyokültürel yapısının anlaşılması için bir belge niteliğindedir. İnsanın ölüm ve yaşam kavramlarıyla olan bağını Kral Gılgamış’ın hisleri ve yaşamı üzerinden anlatmaktadır. Erkeklerin güce olan arzu ve yöneliminden destanın birçok kısmında bahsedilmektedir. İnsanın bitmek bilmeyen istek ve arzularından bahsedilmektedir. Rahibeler üzerinden kadının aşk ve sevgiyle bütünleştirildiği ve bu kutsal güçlerle başarılması zor işlerin başarılabileceği anlaşılmaktadır. M.Ö2700’lü yıllarda yaşanılmasına rağmen erkeklerin güç ile kadınların sevgi ile anlam bulduğu günümüz psikolojisinde de birçok görüş tarafından anlatılmaktadır. Birçok yerli ve yabancı filmlerde, kitaplarda, romanlarda bahsedilen aşk, ölüm, acı, keder konuları aslında olaylar farklı olsa da aynı mesajlarla işlenmektedir. İnsanın, yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen, duygusallığının ve sosyalliğinin vazgeçilmez olduğu anlaşılmaktadır. Ölüm ve yalnızlık insanlığın varoluşundan beri tüm gerçeklik ve çıplaklığıyla görülmektedir. Sonuç olarak insanlığın, Kral Gılgamış’ın yaşadığı anın ve anlamın önemini yaşam sevinciyle doldurmasıyla ölüm ve yalnızlık ile baş edebileceği anlaşılmaktadır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here