KARŞIMDAKİ BEN

1
2180

KENAN SALA

Gülmek insanoğlunun dünyada sahip olduğu güzel eylemlerden bir tanesidir. Sabah erken kalkıp belki hiç sevmediğimiz işimize giderken bile yolda oynayan bir çocuğun bize karşı gülümsemesi sinirlerimizi ve dargınlıklarımızı alabilir ve o güne pozitif bir enerjiyle başlamamıza imkân sağlayabilir. Toplu taşıma araçlarını kullanan çoğu birey fark etmiştir ki sabah toplu taşıma araçlarına binince çoğu insanın suratından düşen bin bir parça. Gayet normal bir şekilde hepimizin dertleri, ailevi sorunları,  maddi ve manevi bin bir türlü sorunu olabilmektedir. Bunları hayatın bütün evrelerine yayıp mutsuz olmanın bize karşı pek bir faydası olduğu söylenemez. Bu milyarlarca yıllık dünyada ortalama yetmiş seksen yıllık olan ömürlerimiz de milyarlarca insanın gelip gittiği gibi hepimiz birer yolcuyuz.

Acaba kaçımız toplu taşıma araçlarında karşımızda oturan hiç tanımadığımız bir insana gülümseyerek günaydın demişizdir? Bazen karşımızdaki kişiyle yüz yüze gelmemek için boş bir şekilde dışarıyı dakikalarca izliyor ya da gerçek hayattan kopup sanal âleme dalıp telefonumuzun içine hapsolup gidiyoruz yol boyunca. Sanki düelloya kalkacak iki rakip gibi ortamda bir güvensizlik hâkim olabilmektedir. Hâlbuki başta söylenen bir günaydın ortamı çok daha güzel bir hale getirebilmektedir. Fakat bu toplum öyle bireyler yarattı ki bazen karşı komşunuza bile günaydın dediğiniz zaman, bunu yanlış anlayan insanlar çıkabilmektedir.  Yıllarca karşı dairede yaşayan komşusunun bir çayını bile içmeyen veya ayaküstü bile muhabbet kuramayan insanlarla dolu bir toplum oluşmaktadır. Yalnızca cenaze aracının kapıya yanaşmasıyla komşusundan haberdar olmuş bir bireyin topluma verebileceği neyi olabilir ki?

Günümüzde hayatımızı hızlandıran hem bir teknoloji hem de bir dünya anlayışı hâkim olmuştur, bundan doğan sonuçlar bizim halet-i ruhiyemiz üzerinde belli başlı bazı etkiler bırakmaktadır. Hızlı bir şekilde akan günlük yaşantımız, etrafımızdaki çoğu güzel şeyin bile farkına varamayacağımız bir durum yaratmaktadır. Bazen de farkına vardığımız güzellikleri zihinlerimize veya benliğimize değil de cihazlarımıza kaydediyoruz. Örneğin gökyüzünde çok güzel parlayan ayı gördüğümüzde hemen bir fotoğrafını çekip onu bir daha kaybetmemek istercesine kaydediyoruz her gün milyonlarca verinin kaydedildiği yerlere. Belki de bir daha dönüp bakmıyoruz ya da telefonda çok yer kapladığı için muhtemelen birkaç ay sonra siliyoruz. Lakin o anda o saniyede o güzel parlayan aya bakmamız çok daha güzel bir lezzet verebilmektedir. Bu durum şöyle de ifade edilebilir, ilk defa dinlediğiniz bir şarkı size çok güzel gelebilmektedir lakin bu şarkıyı defalarca dinlediğiniz zaman kabak tadı vermeye başlar. Anı yaşamaktan ziyade asıl olan anın farkına varabilmek önemlidir.

Geçmişimizden kalan tecrübelerimiz ve geleceğimiz hakkındaki düşüncelerimiz bize hayat karşısında nasıl duracağımız konusunda yol göstermektedir. Fakat geçmişi veya geleceği düşünüp bugünü yani şu anda içinde bulunduğumuz anın bereketinden faydalanmamak hayatımıza katacağı sinerjiden çok enerjimizi tüketen bir durum oluşturmaktadır.

 

 

Paylaş
Önceki İçerikBİTMEYEN YOLCULUK
Sonraki İçerikİşletme Bölümü Öğrencilerinin İş Bulma Umut Düzeyleri
Dünyada bir iz bırakmak, güzel işler yapıp kalplere dokunmak, insanları zaman zaman düşündürmek, okumaya teşvik etmek, alıp başını çığ gibi büyüyen cehalete bir dur diyebilmek, sonraki nesillere ve şuankilere hatta kendimde dahil iyi birer insan olmanın neler gerektirdiğini bulmak göstermek, iyiliğin mutlaka birgün kötülüğe galip geleceği inancını büyütmek ve sorunun aslında ağaçta, gökyüzünde, yağmurda, karda, güneşte, ayda, duvarda değil insanlarda olduğunu ve herkesin, herşeyin değişebileceğini göstermek amacı ile yola çıkmış elinden geldiğince yazmaya çalışan sıradan bir birey. :)

1 Yorum

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here