Eskimiş Saatlerin Hüzünlü Vedası

0
1862

MERT ATAL

Kırk yerimden kırk kere vuruldum. En çokta kırkıncı yerim, kahrolası insan yanım acıyor.

Hüznüm genzimi tahriş eden bir ağıdın sesi olmuş, kendini yakıp çoğaldıkça farkeder oldum.

Kursağımda yaşımın hoyratlığını ezen bu taşı madencinin birine satabilsem keşke diye ağladığım oldu çiy çiy.

Küçük rüzgarlarım vardı ilkin efil efil
Fırtınaların babalarına devşirilişine göz yumdum.

Boğuldum. Bu nehir ruhumu temizlediği kadar canımı aldı, acıdım.

Yaması delinmiş bir gök aynı yerden izole edilmemiş bir sevgisizlikle defalarca yaktı tenimi.

Kan kırmızıyı seven bir silahşör romantik bir katile uzattım boynumu, vuruldum.

Gövdem kafatasımı kemiren hüznümden nefret etti bir kere daha Iraklıkta gördüm.

En çokta ilhak edilen yanlarım ağrıyor şimdi
İçimden içeriye taşınan bu can çorak bir baharı yineliyor.

Başsız bir gövdeyim, gözsüz bir surat, soluğun kıyısında tıkanmış bir burun, duymaya hasret bir kulak.

Ne kadar öldürebilir ki bir insanı bir insan?

Paylaş
Önceki İçerikKral Gılgamış’ı Anlamak-Gılgamış Destanı
Sonraki İçerikAvustralya Yangınında Serçe Olmak
Dünyada bir iz bırakmak, güzel işler yapıp kalplere dokunmak, insanları zaman zaman düşündürmek, okumaya teşvik etmek, alıp başını çığ gibi büyüyen cehalete bir dur diyebilmek, sonraki nesillere ve şuankilere hatta kendimde dahil iyi birer insan olmanın neler gerektirdiğini bulmak göstermek, iyiliğin mutlaka birgün kötülüğe galip geleceği inancını büyütmek ve sorunun aslında ağaçta, gökyüzünde, yağmurda, karda, güneşte, ayda, duvarda değil insanlarda olduğunu ve herkesin, herşeyin değişebileceğini göstermek amacı ile yola çıkmış elinden geldiğince yazmaya çalışan sıradan bir birey. :)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here