Özgür ÖZGÜROĞLU
Yatçı olmak yani tam anlamıyla olmasa da denizci olmak güzeldir. Genelde kabotaj seferi yaparsınız ve kıyıdan fazla uzaklaşmazsınız. En fazla bir hafta veya iki hafta karaya ayak basmazsınız. Eğer Antalya-Bodrum arasındaki mesafede sefer yapıyorsanız, görebileceğiniz doğa güzelliklerinin haddi hesabı yoktur. Bunların üstüne bir de Yunan adalarını koyarsak, artık hayatınızın zirvesinde olduğunuzu düşünmeye başlamışsınızdır bile… Her gün farklı farklı tertemiz akvaryum gibi denizi olan koylara demir atarsınız, en az bir-iki limana yanaşır ve karaya ayak basarsınız; hatta gezer ve eğlenirsiniz. Anlata anlata bitirilemeyecek şeyler bunlar tabi ki…
Yukarıda yer verdiğim sözler kendini iyi hissetmek isteyen denizcilerin ya da yatçıların etrafındakilere anlattıklarından ibarettir. Yanlış demiyorum ama doğru da değil! Sadece eksik. Ne iş yapıyorsanız, sonuç olarak personelseniz; bir şeyler vermeden bir şeyler alamazsınız. Bu kural her türlü iş için geçerlidir.
Anlattığım iş çerçevesinde ticari yatlar, daha da kısıtlayacak olursak Mavi Yolculuk ya da Charter yapan tekneleri ele alalım. Bu teknelerde işin hızlı, doğru ve kaliteli yürümesi için en az beş personel çalıştırılmalıdır. Lakin bu sektörde faaliyet gösteren işverenlerin çoğu, çalışandan çok paraya önem verdikleri için genelde üç, sezonun yoğunluğuna göre dört eleman çalıştırmaktadır. Dört eleman çalıştıran teknelerin hepsinde de gemicilerden biri stajyerdir.
Denizde stajyerin okula göre anlamı; işi bilmeyen gemici adayıdır. Stajyerin işverene göre anlamı ise; sigortası okul tarafından yaptırılan, asgari ücretin en fazla üçte ikisini almakla yükümlü ve her türlü işi yaptırabileceğiniz joker elemandır. Kaptan dümen tutar, aşçı yemek yapar ve aynı zamanda ırgatı kullanır. Stajyer/gemici ise temizlik yapar, kamaraları temizler, yatakların çarşaflarını değiştirir, banyoları yıkar, eksikleri tamamlar, kumanya yerleştirir, bulaşık yıkar, servis yapar, nöbet tutar, halat bağlar, botu yıkar, sintineye girer, tankları yoklar, makinayı kontrol eder, zımpara yapıp vernik atar ve benzeri birçok iş yapar, ama en çok maaşı kaptan, en az maaşı da gemici ya da gemici olduğu düşünülen stajyer alır. Tabi ki bu işi stajyer/gemici yapacak ama tek başına değil. İşi paylaşabileceği en az bir gemici daha olmak zorundadır.
Bu anlattıklarım sadece işin işleyişi… İşin içerisinde bir de diyaloglar var. Bir teknede çalışanların güzel bir şekilde işlerini yapabilmeleri için altın kural diyaloglardır. Sonuç olarak yapılan iş müşteriye en iyi hizmeti sağlayabilmektir ve eğer bir kişinin enerjisi düşük ise bu işlerin ilerleyişini geciktirir. En basitinden örnek vermek gerekirse; gemici karaya halat bağlamaya çalışırken kaptanın kendisine bağırıp yanlış kelimeler kullanması, gemicinin halatı daha hızlı bağlamasının aksine daha da karıştırmasına yol açar!
Bunları yazıyorum ki belki bir kaptan veya denizcilik sektörüyle uğraşan bir işveren okurda, bu söylediklerimi dikkate alır. Tabi ki işi gerektiği gibi yapan düzgün insanlar da var. Onlara bir sözüm yok ama ben bu sektörde yedi yıl çalıştım. İlk denize çıktığımda işi öğrenmeye çok istekliydim. İki yıl staj, iki yıl gemicilik, bir yıl kamarotluk ve bir yılda usta gemicilik yaptım. Şuan Yat Kaptanlığı ehliyetim var ama yukarıda yer vermiş olduğum nedenlerden dolayı denizciliği bıraktım. Aslında bırakmadım, soğudum ve şuan denizden nefret ediyorum!
Son olarak, okullarda bu iş ile ilgili eğitim veren akademisyenlere bir şey söylemek gerekirse; lütfen çıkmadığınız denizin işini, girmediğiniz havanın fırtınasını anlatmayın! Samimi olmak her zaman daha güzeldir!